Yönetmenliğini Kemal Başar’ın üstlendiği, ‘Çılgın Zamanlar’ oyununda Başar ve Zeynep Gülmez ile başrolleri paylaşan Cem Özer, tiyatroyu hiç bırakmadığını lisana getirerek, “Ben yalnızca orta ara beğendiğim oyunlar olduğunda tiyatro yaptım. Tiyatro sahibi olmayı hiç düşünmedim. Zira tiyatro sahibi olmak büyük sorumluluk. Tiyatroyu devam ettirmek için orta sıra istemediğiniz oyunlar da sahneye koymak zorunda kalabilirsiniz. Bir de biz eski terbiye, takımlı tiyatroyduk daima. Tiyatronun bir takımı vardı ve o takıma nazaran oyun bulunurdu. Zira o kadroyu bir ortada tutmak zorundaydınız. Hepsiyle arkadaş oluyorsunuz” diye konuştu.
“BİZİ DALLAS MAHVETTİ”
Tiyatronun eski adabının 1980’lerde televizyon dizileriyle bitmeye başladığını kaydeden Özer, şunları aktardı
“Bizi Dallas mahvetti. Dallas diye bir dizi vardı. Çok yeterli hatırlıyorum. Tiyatroyu mahvetti. Haftada 9 oyun oynuyorduk. Yani pazartesi, salı, çarşamba iki oyun, 6-9 matine suare. 18.00’de öğrenciye oynardık. Perşembe, cuma, cumartesi, pazar. Pazar gündüz matinesi oynardık 15.00’te, akşam da 21.00’de. Sonra Dallas diye bir dizi başladı pazar akşamları TRT’de. Biz pazar akşamı 21.00’de oynamamaya başladık. Zira kimse çıkmıyordu meskenden. Sonra giderek diziler başladı. Cumartesi de kimse meskenden çıkmamaya başladı. Çarşamba futbol başladı. Cine5 ile tiyatro bitti. Zira futbol artık televizyondan yayınlanmaya başladı. Gündüz oynanırdı maçlar. Evvelden çok nadir gece maçı olurdu. TRT de onları gündüz yayınlardı. Hasebiyle akşam beşerler tiyatrosuna, sinemasına giderdi. Ne zamanki maçlar geceye alındı, bir halt varmış üzere, tiyatro da öldü. Bence maçları tekrar gündüze almakta yarar var. Zira mesela İngiltere, Fransa, İspanya’da gündüz oynanıyor maçlar. Neden gece oynanır onu bilmiyorum. Bizde maçlar neden gece oynanıyor?”
“ŞİMDİ DİZİLERDEN TİYATROYA OYUNCU ALINIYOR”
Cem Özer, dizi oyuncularını izlemek üzere tiyatroya giden bir kitlenin de olduğunu belirterek, “Eskiden tiyatrolardan dizilere oyuncu bulunurdu. Artık dizilerden tiyatroya oyuncu alınıyor. Her şey birbirinin içine geçiyor. Fakat tiyatro keyifli bir şeydir. Zira tiyatro insanı, beşere beşerle anlatan yegane sanat koludur. Siz insansız sinema yapabilirsiniz, çizgi sinemalar vs. İnsansız televizyon programı, konser yapabilirsiniz. İnsan olmadan tiyatro yapamazsınız. İki insan lazım; seyirci ve oyuncu. Dekor, sahne, salon, ışık, kostüm olmasa da olur. Lakin seyirci ve oyuncu olmadan tiyatro olmaz. Olmadı. Pandemide denendi. Olur üzere oldu, yapıldı, denendi ancak olmadı. O seyirciyi canlı hissetmen gerekir” tabirlerini kullandı.
“SOKAKTA KARAKTER GÖRMÜYORSAN OYUNCU DEĞİLSİN”
Oyunculuk yapan herkese oyuncu denmeyeceğini vurgulayan Özer, şöyle devam etti:
“Her dizide görünen oyuncu olmuyor. Oyunculuk, müelliflik bir hayat biçimidir. Bunlar meslek değildir. Heykeltıraşlık bir hayat biçimidir, meslek değildir. Yani ben sabah 9.00’dan akşam 17.00’ye kadar yontarım sonra bitti diye bir şey yoktur. Yolda gördüğün bir tahta kesimi, ağaç kolu sana bir fikir verir. O bir hayat biçimidir. Baktığın her yerde heykel görüyorsan, sen heykeltıraşsın, baktığın her yerde oynanacak karakterler görüyor, onları alıyorsan sen oyuncusun. Özel minibüsünle gidip, özel minibüsünle konuta dönüyorsan, sen oyuncu değilsin. Sokakta karakter görmüyorsan, Mısır Çarşısı’na gitmiyorsan oyuncu değilsin. Bana dediler ki ‘Sen gidebiliyorsun da, biz gidince oralarda bizi parçalıyorlar’. Ben parçalandığım vakitte da gittim, Laf Lafı Açıyor yayınlandığı vakit. ‘Cem ağabey bir fotoğraf çektirebilir miyiz?’ Bu kadar ya, sana vereceği rahatsızlık bu kadar.”
Cem Özer, kendisine bombalı abajur gönderildiğini ve ayağından kurşunlandığını da lisana getirerek, buna karşın hiçbir vakit muhafazası olmadığını söyledi.
“ÜNLÜ OLMAK İÇİN YIRTINIYORLAR”
Günümüzde genç oyuncu adaylarının ünlü olma gayretlerine da değinen sanatçı, “Adam ya da bayan ünlü olmak için yırtınıyor. ‘Ben de bir gün senin üzere olabilecek miyim?’ diyor. Ünlü olduğunun sonraki günü fotoğraf çektirmiyor. ‘Of bir yalnız bırakmıyorsunuz’ diyor. Ben hiçbir gazeteciye çemkirmedim, ‘Ne çekiyorsunuz kardeşim? demedim. Ben ‘Neden kapalı çekiyorsunuz?’ dedim. Bir sefer bir gazeteciyle hengame ettik. ‘Oğlum neden zımnî çekiyorsunuz? Gel şurada adam üzere çekin’ dedim. O denli hengame çıktı” açıklamasını yaptı.
Dijital ortamlardaki yayıncılığa ait ise Özer, “Benim bildiğim bir şey değil. YouTube kanalında bir şey nasıl yapılır, nasıl duyurulur, kim çeker, nerede çekilir, bana ne? Ben bunlarla ilgilenmek istemiyorum. Çok ayrıntıcı bir beşerim. O yüzden birebir vakitte üretimci ve programcı olmadım hiç. Zira çok ayrıntıcıyım. O vakit programı yapamam. Üretimci olarak o kadar ayrıntıya dalarım ki. Onu mesela Okan (Bayülgen) çok düzgün yaptı, ben yapamam” dedi.
“İBRAHİM TATLISES’İ, ALİŞAN’I DÜŞÜNÜYORSUNUZ DA…”
Özer, televizyonda program yapma fikrinin her vakit olduğunu söz ederek, “Bunu daima bana soruyorlar. Toplumsal medyadan da sağ olsun seyirciler çok soruyor. Bunu benim düşünmem kıymetli değil. Bunu televizyonun düşünmesi lazım. Yani bu sorunun muhatabı ben değilim. Televizyon kanalına gidip sormak lazım. Yani siz niçin İbrahim Tatlıses’i, Bülent Ersoy’u, Alişan’ı, Sibel Can’ı düşünüyorsunuz da bu işin en güzelini yapmış adamı niçin düşünmüyorsunuz diye. Niçin düşünmediklerini merak ederim. Tahminen beni tehlikeli buluyorlardır” değerlendirmesinde bulundu.
“TWITTER’I KAPATTIM”
Cem Özer, Acun Ilıcalı ile çalışmak istediğini belirterek, “Benim talk show’a bakışımla lakin Acun’un bakışı örtüşebilir üzere geliyor bana. Adam programcı. Bir programın nasıl yapılacağı ve o programda neyin kıymetli olduğunu yeterli bilen biri Acun. Televizyon yöneticisiyle benim bakışımın örtüşmesi gerekiyor. Yani dünya bakışı olarak değil, programcılığa bakış olarak, televizyonculuk olarak. Zira televizyonların başında şu anda daha çok finans kökenli beşerler var” tabirlerini kullandı.
Sosyal medyada Instagram ve Facebook’ta şahsî hesabı olduğuna işaret eden Özer, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Twitter’ı kapattım zira yani bildiğin çöplük haline geldi. Neyin yanlışsız neyin yanlış olduğuyla uğraşamam ben. Her şeyi teyit edemem. Fakat platformları da çok fazla takip etmiyorum. Oğlum bana geldiğinde Amazon Prime’ açtı. Klasik Netflix vardı. Netflix’den de artık sıkıldım. Netflix’te bir şey bulana kadar kötülük geçiriyorsun. Birkaç sefer bir şey bakarken hiçbir şeyi seyretmeden üç saat dolaştığımı biliyorum. Televizyon zati seyretmiyorum. Kitap okuyorum, sinema seyrediyorum.” (AA)